İçindekiler
3 Cisim Problemi Netflix Dizi İncelemesi! Konusu Ne?
3 Cisim Problemi, Liu Cixin’in aynı adlı romanından uyarlanan ve David Benioff, D. B. Weiss ve Alexander Woo tarafından yaratılan bir bilim-kurgu Netflix dizisi. Dizi ilk kez Netflix’e 21 Mart tarihinde geldi ve geldiğinden beridir de düzenli bir izleyici kitlesine sahip. Ben de Netflix’e gelen bu tarz ilginç yapımları merak eden birisi olarak, diziye bir şans verdim. Daha çıkmadan bile çok övülen o diziyi izlemeye başladım ve nihayet bitidim. Yazımda sizinle 3 Cisim Problemi incelemesinden bahsederken, aynı zamanda dizide beğendiğim ve beğenmediğim yönleri de paylaşacağım. Ancak başlamadan önce, spoiler uyarısını da vermiş olayım. 🙂
3 Cisim Problemi Netflix Dizi İncelemesi
Her Şeyin Başladığı Yer
3 Cisim Problemi Netflix Dizi İncelemesi Konusu Ne?
Vikipedi’ye göre dizinin konusu şöyle:
Ye Wenjie, Çin Kültür Devrimi sırasında babasının vahşice öldürüldüğünü gören bir astrofizikçidir. Daha sonra, bilimsel geçmişi nedeniyle ordu tarafından askere alınır ve Çin’in uzak bir bölgesindeki gizli bir radar üssüne gönderilir. Onun 1960’larda verdiği kader kararı, uzay ve zamanın ötesinde yankılanarak günümüzde bir grup bilim insanına ulaşır ve onları insanlığın en büyük tehdidiyle yüzleşmeye zorlar.
Dikkat Spoiler İçerir!!!
Şimdi dizinin ilk bölümüne geçip, bu konuyu biraz daha pekiştirelim…
Dizinin ilk bölümü; 60’lı yıllarda Çin Kültür Devrimi’nde yaşanan olaylarla başlıyor. Karakterimiz Ye Wenjie’nin babası (Ye Zhetai) o dönemin ünlü fizikçilerinden. Ancak Tanrı’ya olan inanç meselesi ve üzerinde çalışılan birtakım deneyler yüzünden bütün halkın gözlerinin önünde yargılanıyor. Askerler tarafından kendisine Tanrı sorulduğunda: “Bilimde bir kanıtının olmadığını” söyleyince bütün film kopuyor ve eşi tarafından da yalnız bırakılarak, halkın gözlerinin önünde dövülerek idam ediliyor. Ye Wenjie ise kalabalıkların arasında babasının talihsiz ölümüne hıçkıra hıçkıra ağlamakla yetinebiliyor. Ye Wenjie bu olaydan sonra dünyadaki bu vahşeti görüyor ve dünyadaki düzenin değişmesi gerektiğinin farkına varıyor. Bu yüzden ilerleyen bölümlerde de bir başka gezegenle iletişime geçmeye çalışıyor. Gezegende yaşayan canlıların da onunla iletişim kurarak “Mesaja cevap vermeyin, verirseniz geliriz. Dünyanızı fethederiz” uyarısını dikkate almadan, “Gelin ben de size yardım edeceğim” mesajını iletmesiyle birlikte aslında her şeyi başlatmış oluyor.
Bu elim olayın ardından, dizi bir anda 2024 Londra’sına geçiş yapıyor. Bir memur ve olası deneyler üzerinde çalışan birkaç fizikçiyle tanışıyoruz. Fizikçiler bilinmeyen bir nedenden tek tek intihar etmeye başlıyorlar. Fizikçilerden Saul ve Vera (sonradan Ye Wenjie’nin kızı olduğunu öğreniyoruz) bir proje üzerinde çalışıyorlar, ama ansızın projeyi durdurma kararı alınıyor. Vera Saul’u ofiste ziyaret ederek bunu kendisine bildirdikten sonra, “Tanrı’ya inanıp inanmadığını” soruyor ve hemen ardından kendisini deneylerin arasındaki bir tepeden aşağıya atarak intihar ediyor. Şunu da atlamaktan geçmek istemiyorum: Ölen bütün fizikçiler bir şey gördüklerini iddia ediyorlar… Dikkat ederseniz, dizinin en başında da bir Tanrı problemi vardı, burada da konu yine Tanrı’ya bağlandı. Bütün bunlar yaşanırken diğer fizikçi karakterlerimizi de tanımaya başlıyoruz. Auggie, Jin Cheng, Jack Rooney ve daha sonrasında amansız bir hastalığa yakalanacak olan Will Downing.
Sayıların Ardındaki Gizem
Auggie deneyi üzerinde çalışırken birtakım sayılar görmeye başlıyor ve daha sonrasında da aslında bu sayıların geri sayımı ifade ettiğini fark ediyor. O noktadan sonra acaba bu sayıların ölen fizikçilerle bir alakası var mı diye düşünmeye başlıyoruz. Auggie Saul ile birlikte bu olayın peşine düşüyor ve bu olayın peşine düşerken, Tatiana adlı garip bir kız beliriyor. Bu karakterimiz Auggie’nin canını daha da sıkarak ona gece yarısında gökyüzüne bakmasını söylüyor. Auggie Saul ile birlikte gece yarısı gökyüzüne bakmaya gidiyor, bir de ne görsün “Gökyüzü onlara göz kırpıyor”. Bu olayı sadece Auggie değil, tüm dünya görmeye başlayınca da işler biraz çığırından çıkıyor. Ne oldu şimdi, o kız kimdi? diye düşünürken sonraki bölümlerde bir fizikçinin -Jack Rooney- daha intihar ettiğini (ama aslında Tatiana tarafından öldürülüyor) görüyoruz. Tatiana hem kameralarda çıkmayan, hem de fizikçileri öldüren ve uzaylılarla iletişim kuran bir karakter. Yani işin içinde uzaylılar var evet… Ve bir şekilde insanların yarattığı bilimi yok etmeye çalışıyorlar.
Sanal Gerçeklik ve Video Oyunları
Dizide bir de sanal gerçeklik ile ilgili bir kısım var. Jin Cheng Vera’nın annesinin (Ye Wenjie) evinde gümüş parlak bir kask buluyor. Bu kask neymiş ya diye kaskı taktığında ise, kendini bir video oyununun içinde buluyor. Evet, evet bir video oyununun içinde. (Aslında bu kısma ilk başta değinecektim, çünkü bana dizide oldukça ilginç gelen şey; video oyunlarına ve sanal gerçekliğe olan ilgiydi.) Bu video oyununun çok farklı bir tarafı var, Jin Cheng oyunda her şeyi birebir gerçekmiş gibi hissedebiliyor. Oyunun aynı video oyunlarındaki gibi seviyeleri var ve oyunda bir görev var. Ana görev; sürekli ölen ve dirilen küçük kız kardeşimizi kurtarmak. Jack Rooney de kısa süre sonra arkadaşı Jin Cheng’a dahil oluyor ve oyunu oynamaya başlıyor ama bu oyun ikisini de psikolojik olarak etkiliyor… Hatta Jack Rooney sırf oyunu bıraktığı için Tatiana adlı garip kız tarafından öldürülüyor. Yani bu oyun uzaylıların ileri teknolojisiyle yapılmış bir oyun… Dizinin belirli bölümlerinde video oyunlarına yine gönderme yapılıyor.
Nihai Son
Dizinin finalinde, tüm bu gizemin (sayıların, fizikçilerin öldürülmesinin, video oyununun) tüm sorumlusunun San-Ti adlı bir uzaylı ırkı olduğu ortaya çıkıyor. Yani, Ye Wenjie “Dünyayı vahşi insanların elinden kurtarayım, yeni bir dünya düzeni yaratayım. San-Ti ile barış içerisinde yaşayalım” derken dünyayı büyük bir kaosa sürüklediğini fark etmiyor. Çünkü San-Ti ırkı kısa zamanda; insan ırkının, iyi insanların yanında yalan söyleyen, birbirlerini öldüren kötü niyetli kişileri barındıran bir ırk olduğunu anlıyor (oyunda da insanları sınava tabii tutarak) ve böyle bir ırkla bir arada yaşamayı reddediyor. Sonunda, tüm bilimi ele geçirerek daha güçlü bir teknoloji yaratıyor ve insanların dünyadaki her hareketini izlemeye başlıyorlar. Dizi henüz bitmedi, büyük ihtimalle yeni sezonla geri dönüş yapacak. Zaten San-Ti ırkı da şu anda sadece kendi gezegenlerinden gözlem yapıyor, yani daha dünyaya ulaşabilmiş değiller.
Güncel haberler ve her gün paylaşılacak yeni ücretsiz oyunlar için Gamer Papers web sayfamızı ve sosyal medya hesaplarımızı takip etmeyi unutmayın. 🙂
3 Cisim Problemi Beğendiğim/Beğenmediğim Kısımlar
- Dizide San-Ti ırkının kendilerini gösterdikleri ve insanları izlemeye başladıklarına dair ipucu verdikleri bir kısım var. Bu noktadan sonra neden bir daha kendilerini göstermediklerini anlamış değilim. Adeta “bir göz kırptık çıktık” havasıyla gelip, bir anda kendi köşelerine çekiliyorlar.
- Dizi genel olarak hep gerilimli havayla ilerliyor, ama durağan kısımlar da çoğunlukta ve bazı kısımlarında “Eee hadi ama San-Ti halkı gelin artık” dedirtiyor.
- Biraz Squid Game, biraz da Black Mirror esintisi yansıtıyor ama genel olarak özgün bir senaryoya sahip.
- Atmosfer, efektler ve çekim oldukça kaliteli.
- Oyuncu seçimi kaliteli, her karakter ayrı ayrı güzel oynuyor.
- Video oyunlarına, insanların davranışlarına yapılan göndermeler diziyi başka bir seviyeye taşıyor.
- Diğer bilim kurgu dizilerinden daha farklı bir konuya sahip.
Sonuç olarak; diziyi bölümlerine ayırıp çeşitli kısımlardaki bölümleri değerlendirdiğim için biraz aklınız karışmış olabilir, ama genel olarak insanlığın bir uzaylı istilasıyla karşı karşıya olduğunu anlamış olduğunuzu düşünüyorum. Zaten diziyi izleyenler tüm olayları biliyorlar. Ama bu uzaylı istilasının insanların birbirlerine yalan söylemesinden ve dünyanın gittikçe kötü bir yer olmasından kaynaklı olduğunu da unutmamak gerek. Yani, buradan insanlık olarak kendimize bir ders çıkarmamız gerektiğini de düşünüyorum. Bakalım dizinin ikinci sezonunda nihayet San-Ti ırkıyla tanışabilecek ve birilerinin “Bir cisim yaklaşıyor efendim” dediğini duyabilecek miyiz göreceğiz… 🙂